Hani geçtiğimiz gün Çorum'da, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Yusuf Ziya Yılmaz'a torpille işe alınan işçiler iddiası sorulmuştu ya;
Yılmaz da 'hepsi ihtiyaçlı çocuklar' diye adeta itiraf gibi yanıt vermişti.
İşte o torpil meselesi, aslına bakarsanız her yanımızı sarmış durumda.
Dün birkaç okuyucum aradı ve 'sadece AK Parti'de değil, fırsat ve yetkiyi bulurlarsa, bunun CHP'si, İYİ Parti'si, MHP'si yok dedi.
Hatta görün bakın Yeniden Refah Parti'nin kazandığı belediyeleri, aynı işler başlamıştır dedi.
Çok haklı.
Bu işin partisi yok.
Kişilerin kendileriyle ilgili bir konu.
Bu iş, hak, hukuk, adalet ve fırsat eşitliği konusu.
Kimileri liyakate önem verir, işe göre bir bilen çalışanı alır, kimi de adamlarına iş verir.
Listeler yine artmaya başladı.
Evet torpilliler listesi.
Özellikle belediyelerde, gözden uzak, çevrenin çok tanımadığı isimlere tek tek iş verilmeye başlandı.
Bunlar arasında yandaşlar da var, hatırlı büyüklerin referansları gibi, aile, hısım, akrabalar da.
Bilinenler var, bilinmeyenler var, bir de bilinmediğini zannedip, çaktırmadan işbaşı yaptıranlar var.
Güya ekip kuruyorlar.
Ama liyakattan eser yok.
Hani birimlerin başlarına bilenleri alsalar yine de iş yürüyecek de, alakasız kişileri alakasız birimlere getirip yetkilendiriyorlar da.
Bacanağının çocuğuna iş veren var, bacanağı getirten var, kayınçolar hemen her yerde, onların kuzenleri, çocukluk arkadaşları akın akın işlere yerleştiriliyor.
Ankara'dan, İstanbul'dan, farklı illerden, mahalleden, 'bizimkiler dedikleri kim varsa' belediyelerde konuşlanıyor; bir makam ya da işe.
Liste her geçen gün uzuyor.
Geçtiğimiz günlerde bir tanıdığım havaalanında görmüş.
Mutlu mesut ailesi uçağın inişini beklerken, 'Çok şükür oğlumuz Samsun'a geri döndü diye seviniyormuş.
Bir belediyede makamı hazırlanmış.
Övüne övüne konuşurlarken kulak misafiri olmuş bizim arkadaş.
Biraz da sohbet etmiş, hayırlı olsun demiş.
Her şey iyi giderken sıkıntı yok. Belki de işinin ehlidir, bilemeyiz.
Ama akrabası başkan olunca keşfedilmesi ilginç tabi ki.
Akraba olması liyakatı yok anlamına gelmez elbette.
Ama Büyükşehir Belediyesi'nin geçmiş dönem başkanı Terme'de muhtarlardan sorumlu kişiyi Mali İşler Daire Başkanı yapmıştı,sonuç hüsran oldu.
O kişiyi ilk memur yapan da 'özel kalemden istisnai kadroyla, o dönemin İlkadım Belediye Başkanı Necaattin Demirtaş'tı.
Ne kadar ilginç değil mi?.
Zabıtalıktan Terme Belediyesi'nde başkan yardımcılığına, sonra da SBB'de Daire Başkanlığına müthiş yükselişin arkasında farklı partilerden farklı belediye başkanları var.
Rüşvet iddiasıyla suçüstü yaptı polis ve hapiste son buldu hikaye.
Yine Büyükşehir, SASKİ, SAMULAŞ gibi iştiraklerine genel müdürler getirdi, sonra da tek tek göndermek zorunda kaldı.
İstanbul, Kocaeli, Malatya o dönem çok revaçtaydı.
Atakum Belediyesi'nde özel kalem kadrolarını geçmiş dönemde çok yazdık, çizdik.
Bilinen örnekler olduğu için 3 belediye ismini veriyorum ama, yandaş ve candaşla hemen her belediyede kadrolar arpalık gibi dağıtıldı.
Özel kişilere 'özel kadrolar' verildi.
Şirketler yandaşlar ya da yakınları olan candaşlarla dolduruldu.
Belediyeler şimdi gırtlağına kadar borçlu, bazıları işçi maaşlarını ödemekte zorlanıyor ama, bu dönem de durum farklı değil.
Ondan öncede aynıydı fark eden durum yok yani.
Tam gaz devam.
İstisnalar hariç hemen hepsinde harıl harıl nereye kimi alabilirim diye çalışma yapılıyor.
Listeler ellerde dolaşıyor.
Mesela basına da elemanlar alınıyor ve çok ilginçtir;
Meslekteki daralma nedeniyle işsiz kalan gazetecilere nedense o kapılar hiç açılmıyor.
İllaki ya yandaş olacaksın, ya da canının candaşı yakını.
O zaman sorun yok.
İş bilmek yetmiyor..
Liyakat sahibi, işinin ehli gazeteci kardeşlerimiz boş geziyor ama amirinden tutun da çalışanına kadar (Bazı meslektaşlarımız hariç) işi bilmeyen kişilerle kadrolar dolduruluyor.
Sonra da ortaya ne anlattığı belli olmayan haberler, garip sosyal medya paylaşımları çıkıyor.
Arkasından hata yaptıklarını anlıyorlar, düzeltmeler yağıyor.
Şaka gibi gerçekten.
Mesela hatırlayın SBB geçmiş dönemde sayıları 50'yi bulduğu söylenen medya ordusu kurmuştu.
E-gazete, SBB TV, dergi, sosyal medya çalışanları vs..
Ne oldu kurdu da.
Başkan yeniden aday olamadı, onca yatırım ilgi görmedi, izlenmedi, okunmadı, o kadar para, emek boşa gitti.
Mesleği gerçek anlamda yapanlar da zaten gazeteciliğe geri döndü, ayrıldı.
Şimdi merak ettiğim konu, liyakate bakılmadan alınan yandaş ve candaşlardan yetkili olanların hangileri katkı verecek, hangileri 'Samsun'u basamak olarak kullanacak, hangisi çuvallayacak ve başkanlar getirdiklerinin hangilerini olmadı diyerek geri gönderecek.
O nedenle, bu işleri çaktırmadan yaptıklarını zannedenler, işi çok sıkı tutsun.
Bazen mızrak çuvala sığmıyor.
Geçmişte olduğu gibi acı tecrübeler de yaşanıyor.
Belediyeler deneme tahtası değil, olmamalı ve eş, dost, akrabaya kadro vererek aile şirketine dönüştürülmemeli.
Vatandaşa hizmet noktası olduğu unutulmamalı.
Şu kayınço, bacanak işleri ise gerçekten çok ilginç.
Makama geçip oturunca cam fanus içine mi giriyor başkanlar anlamış değilim.
Hiçbir şey bilmiyorsan, geçmişe bak, ne dersler çıkarırsın.
Benden uyarması.
Gün gelir kendim ettim, kendim buldum şarkısını söylerlerse, bu yazımı hatırlatırım.
Örnekleri çok var.